8 Temmuz 2012 Pazar

Çocuk Yoga Mı Yapar?

yoganın tarihçesinden girip darlamanın manası yok. zira yoganın bütünleştirici etkisini yaşamış insanlar vardır ve olmalılar.
peki çocuk yogası denildiğinde neden önce bi 'kih' sesiyle gülünmeye başlanıyor? türkiye hazır olmayabilir tabi.normaldir. meslek gereği sayısız çocukla çalışma iletişime geçme imkanı buldum. hasta çocuklar, engelli çocuklar, mülteci çocuklar ve kimsesiz çocuklar. ama en zoru olan normal çocuklar. adı üstünde normal daha ne olsun demeyin. normal çocukların nasıl yetiştirildiklerine tanık oldum. hele okul öncesi kurumlarda bu çocuklar saat sistemiyle çalışıyor.
 saat 9 kahvaltı (hoop hızlı hızlı barış çığrış)
 saat10 serbest zaman saati(adının serbest olması şu gibi. zorunlu seçmeli ders.) 
saat 11 müzik dersi( hala ku vak vak vak falan söylenir)
saat12 öğle yemeği( yicen yemicen o tabak bitecek saatleri)
sonra koşarak uykuya. öğleden sonra iki zıpla iki hopla anne geldi çocuğu aldı gün bitti.
insan izlerken yoruluyor. çocuklar mutlu mu ? mutlu görünüyo olabilir ama daha mutlu olabilirler.
imkanları dahilinde okulöncesine gönderen aileler  şunlara dikkat etsin. branş dersi var mı kurumun. adam yapmış olmuş. dediğim branşta bale falan değil. mesela seramik dersi var çocuklar killerin seramik hamurların arasında kendinden geçiyorlar.
sonra müzik dersleri allahım çocukların ellerinde ziller tefler marakaslar. ritim yetenekleri nasıl gelişiyo ve en önemlisi çok mutlu oluyorlar.
resim dersleride aynı şekilde, elleriyle resim yapıyorlar. teknik değil önemli olan. çocuk hangi renkleri kullanıyo, çizgileri yumuşak mı bunlara dikkat ediliyor. 



peki yoga dedik yoga napıyo?
inanın çocukları robotlaştırmışız. çocuk dediğin esnek olur ama günümüzde çocuk çocuk esnek değil. kollar bacaklar nasıl kaskatı nasıl güçsüz. çünkü çocuk bisiklet, paten ,yüzme yapamıyo bizim devirdeki gibi.
hikaye eşliğinde asanaları yaptırmak , hayal güçlerinde canlandırmalarını sağlamak elbet kolay değil. çılgın gibi çocukla iletişime geçebilmen gerek. ama bi deniz altı serüveni yaşatın bakın nasıl mutlular. çok severler gizemli yerleri, uzaya çıkın yoga hareketleriyle, kızılderili çadırında konaklasınlar. minicik olsunlar karınca gibi kocaman olsunlar dev fasülye gibi... çocuk deliriyo aman tanrım sen anlattıkça asana yaptıkça gözlerinin içine ağzının dibine düşecekler, anlamıyorum zaman nasıl geçiyo..
tüm çocuklarla yoga çalışmaya çalışıyorum. en güzeli hafif mr, otizimli , sp li çocuklarla oluyor yalan yok. onun seviyesine inersen bi süre sonra kaptırmış meditasyon haline geçiyorsun. dinlenme kısmında uykuya dalan çocuklar bilirim. down sendromlu yeğenimle yaparken moralim bozuluyo çünkü inanılmaz esnekler kıskanıyorum ne yalan diyim.
hasta çocukların o hastane ortamından , o negatif duygulardan azda olsa uzaklaştıklarını görmek bambaşka bir zevk.
bana bu zevki yaşatan Esra Hızıroğlu hocama çok teşekkür ederim. Küçük şeyler anaokullarıda bu konuda çok hassas, duyarlılar. umarın LÖSEV de çalışma imkanı bulur deneyimlerimi aktarırım...

22 Nisan 2012 Pazar


nazan öncel... ne kadınsın sen be. şimdi gitmeli ama ölmeli ikimizden biri ölüyorum anlasana. benim ankarada son günlerim olduğunu ümit ettiğim zamanlarda boğazıma öküz oturtan bir şarkı. ardımda neler bırakacağım,pişman olacak mıyım,gittiğim yer beni rezil mi? yoksa vezir mi edecek?
ölüyorum anlasana....bir yerden gitmek daha kolay. bizzat acısını yaşadım defalarca. benim ardımdan izim mi kalacak yaktığım ateşlerin dumanı mı tütecek? damarımda akan kanı hissetmeye çalışıyorum uyurken.
ankarayı sevemedim. oysa ne aşklar ne şarkılar bırakmış. efsane gibi dinlediğim öykülerde bir kendime yer edinemedim. ankara beni yuttu ve artık tükürecek. iliklerime kadar üşüttüğünde en büyük aşk bile ısıtamadı bu şehirde. ben bu şehire fazlayım, bu şehir alzheimer!
nereye gitmek istediğimi bile bilmeden koşarak asfaltta ayaklarımı yakarcasına bu şehirden uzak kalmak istiyorum.
aştideyim. tüm eşyalarımı toplamış, otobüs biletimi 1 hafta öncesi almışım. yanımda zayıf 18 yaş bi kadın. sevgilim aşağıda gidişimi izlemeye mahkum. kulaklığımı takmışım ve nazan içimde.
n: değişen bir şey olmadı...
d: benden neler aldın be ankara...
n: kalbim hızla çarpıyor...
d: kalp ritmim düşüyor...
n: gel gör anlatamam sana...
d: bence gitmelisin sevgili...
n: hatırası dün gibi...
d:zaman benim ilacım...
n: şimdi gitmeli..
d: sonunda gidiyorum...
n: ama ölmeli...
d: kalana ölümdür...
n: anlıyor musun...
d: hala çocuğum...
n: ikimizden biri...
d: bu sefer giden benim...
n: şimdi gitmeli ama ölmeli...
d: şimdi gidiyorum..yarım kaldı ölüyorum...
n: bu şehirden hemen şimdi gitmeli...
d: otobüsüm kalkıyor..
n: ölüyorum anlasana...
d: gidememekten korkuyorum...
n: bir daha yoluna çıkmam söz veriyorum sana...
d: atamada ankarayı mı yazsam...
n: semtine bile uğramam...
d: kolejden ev tutabilirdim..
n: seni bırakıyorum sana...
d: elveda ankara.....






5 Ocak 2012 Perşembe

ben bazen

bu sıralar sık kurduğum cümlem. ben bu aralar korkuyorum.
ben bu aralar korkuyorum mapusta kalan öğrenci kardeşlerim var. ben bu ara korkuyorum günah alan boyunlar dik, haklı olanın boynu bükük. ben bu aralar korkuyorum henüz oyuncak bebeğinin vajinasına bakmaya utanan çocukların tecavüze uğruyor. ben bu aralar korkuyorum vicdanın nereye gidiyor be insan! evladı..
ben bu ülkenin kadınıyım ve kadın olduğum için hep gurur duydum ama korktum. bu ülkede kadın olmak zor ama insan olmak daha zor. haklıysan sadece vicdanın rahat peki karnın tok mu?
ben bazen susuyorum.
at gözlüğüyle seyredalan insanları görüyorum. faşistlik kötüdür arkadaşım neyin faşizanlığını yaparsan yap kötüdür işte. doymak bilmeyen egolar kusmaz ki hiç. savunduğun şeyler uğruna yara alırsın, yıkmaya çalışırlar ama öyle oyunlar oynarlar ki seni iki kuruşa muhtaç ederler. sen oyunlara kanma arkadaşım. oyunlar artık apış arasından top geçirmece değil. oyunlar artık apışa geçirmecedir. susuyorum..
öyle bir yaşın içindeyim ki arkadaşım. savaşlar duydum, ölen çocukları izledim. televizyonda haber izlerken babamın sustuğunu annemin lanet okuduğunu gördüm. korkularını fragman olarak izledim. lime lime edilmiş aileler, hayatlar,hayaller gördüm. bilinçaltı kurcalansa en vahşi pozisyonlar görülür. bu insan napar. stabil gitmiyor hiç birşey.
ben bu aralar korkuyorum. kurbanlık koyun gibi. sen düşünme. sen yazma. sen hayal kurma. sen teröristsin. sen kitap okuyorsun. kör ol sağır ol. görme duyma konuşma. o dilini koparırlar arkadaşım. bunu okuyan olacak mı bilmiyorum ama ben gerçekten korkuyorum.
kork ama hayal et. konuş seni dinleyen olur. yaz seni okuyan bilir. çiz seni izleyen anlar. zaman olsam keşke bazılarının ecelini getirsem bu beni katil yapmaz.
zaman katil değildir. zamanı yaratan insandır. hayallerin katili canların katili bilginin hakkın katili sana diyorum,alın azıcık üstüne be insan
nokta.

29 Aralık 2011 Perşembe

ne oldu

dayanılmaz kente dayanmak zorunda kalma sebebim okulum. bu sene son peki elde ne var ne yok. irdelersem üzülürüm diye hiç bakmadım o tarafa. oralı olmak istemedim. düştüm kalktım içtim sıçtım gezdim tozdum herşey harika ama görmediğim bi konu vardı. büyüyorum. hatta yaşlanıyorum. hayatıma giren çıkan insanlar. iz bırakanlar çentik atanlar tırmalayanlar. dost diyerek bağrına bastıkların elinden gidenler. ama olumlu bakarsak kazandıklarım daha fazla. güvenebileceğim insanlar buldum yatağıma yakışan bir adam var. ama son sınıf olmak zor. şimdi öğrenciyim o diplomayı aldığım an işsiz olcam ve ne kadar sürecek belli değil. atanırsam ne ala hele ki hayatımın kenti istanbula....
istanbulda benim kardeşim var dünya tatlısı bi insan kaybetmekten korktuğum ve korkacağım. beni hiç yalnız bırakmayan adam. eğer yolum istanbula çıkarsa eşimle bi evim olur kardeşimle özlemim biter. tek tek yıktıkları o güzel kentin belkide tarih kokan son dönemlerinde orada yaşamak istiyorum.
uzun zamandır yazmıyodum bu bir geçiş olsun. saçma bi yazı olsun. olsun kaptan sen yola devam et..
nokta.

11 Aralık 2010 Cumartesi

tanışmak

gözlüğüm bana birşey gösterdi.korktum.kabul etmedim.ama doğruydu.
dibimi yerlere düşüren bir adamla aynı çatı altında ama farklı yataklarda.evet koydu.özgüven sorunu yaşarsam sebebi dün o gecedir.tanıdığımı sandığım bir insan bir hatun evet hatun dedim anlaşıldı zaten.anlamaya çalışın allah aşkına
sabah uyanıyorum evet botları duruyo gitmemiş.bakıyorum askıda kıyafetleri var.bu adam nerde uyuydu.3 odanın kapısı kapalı bi oda acık ama bakmaya korkuyorum ya orda uyanırsa.korkma yok öle bişi olmaz.oturdum yatağıma baktım bekledim.hazin son adam o odada o yatakta uyandı.
diyecek birşey yok
giderken hazin bir bakış attım demek istedim keşke kokunda uyusaydım dudakların gözlerin of..
hatunlara güven olmaz tekrar gördüm tekrar öğrendim
nokta.

21 Mayıs 2010 Cuma

kadın ve tatmin

geçen hafta gözlüğümle adını belirtmeyeceğim bir üni.nin kadınlarına baktım.işleri oldukça zor görünüyordu.neden?çünkü hepsi dikkat çekiciydi.neye,kime göre?
şenlik alanını doldurmuş bir sürü kadın hepsi öğrenci ama bazılarının götleri o kadar kıymetliydi ki balıkçı koltuğu almış çime oturmamak için.zira amaç bakın ben yüksekteyimdi(tatmin1).hepsi birbirinden cafcaflı kıyaftlerini çıkarmış dolabından giymiş.hayatımda görmediğim ayakkabıları gördüm ama içlerinden öyle biri vardı ki...onda diğerlerinde göremediğim birşey vardı evet buldum göremediğim şey eteğiydi!altında file çorabı vardı maşallah sütun gibi bacaklar üstünde etek diye adlandırılan kıyafet vardı diyicem ama etek giyenlere haksızlık etmek istemiyorum.çimlerde otururken yanımdan salınarak geçti.gördüğüm tek birşey vardı oda seksi tangası.zira amaç bakın benim götüm güzel ve hepinizden daha cesurum(tatmin2).kınadım mı asla sadece haline üzüldüm.kız taş gibiydi evet sorun orda sadece taş gibi başka bi vasfı yok.geceleri erkeklerin ıslak rüyalarına girdiği için mutlu.ego tatmini yapmak için teşhircilikten kaçınmamasıda cabası...bu halinden banane belkide ama değil çünkü oda kadın bende.yüzünde makyajdan bir maske neden kendi olamamış dedirten özenti kokan edalar.
o kızı her gördüğümde yanında farklı bir erkek.o erkeklerin tek özelliği ise zengin olmaları.o erkeklerin bakın ben o kızın yanında olabiliyorum tatminine girmiyorum bile.
merak ediyorum ben neden disko topu taytlar giyemiyorum,o çimlik alanda topuklu ayakkabıyla yürüyemiyorum.egom onlardan daha mı az tatmin oluyor acaba bilemiyorum.abartılı makyajlar,omza dokunan küpeler,ellerde arabalarının anahtarları ve son moda cep telefonları,kafalarda gece gündüz çıkmayan güneş gözlükleri..bir kadın neden ihtiyaç duyar bunlara anlamakta zorlanıyorum ama ne acı ki gelen her kadın nerdeyse onlar gibi olma yolunda..avrupai olmak adına yapılan türlü şaklabanlıklara hayretle bakıyorum.
birde hiç mi rahatsız olmuyorlar ki fabrikasyon ürünü gibi dolaşmaktan hepsi aynı görünümde.şenlikte yedikleri yemek bile aynı bak benim param var ve ben suşi yiyorum(tatmin kaç oldu sayamadım.).geceleri yastığı suratlarını okşadığında ne düşünüyorlar acaba.kadın nimetleri olan göğüs ve dolgun kalçalarını sergilemekten duydukları hazlar sonucu rüyalarına giren yalancı orgazmlarla geçici tatminkarlıklar.tiksiniyorum.(sözüm her zaman meclisten dışarı)
nokta.

nokta.

Bugün gözlüğümle yeğenime baktım.2sene3aydır bizimle.her zaman insanlara sıcakkanlı ve her zaman güler.gözlerinin arası biraz ayrık burun ve ense kökü ise yok denecek kadar az.benden hep bir adım ötede olacak benden her zaman daha değerli.bundan gocunduğum için yada kıskandığım için demiyorum.dedim ya benden hep bir adım ötede olacak ve benden hep +1.hayata hep gülecek;insanlar onu hiç üzmeyecek,üzseler bile aldırmayacak.hayatın zorluğunu para derdi nedir bilmeyecek.yaşlansa bile umrunda olmayacak.bu dünyadan sıkılmaya fırsatı olmadan gidecek.diyorum ya hep benden +1'i var.hatta o kadar ki kromozomları bile benden 1 fazla.o benim yeğenim ilk çocuğum.geleceğimde hep olacak.hep olsun da...o hep gülsün...down farkını farketmesin...hayat farklılığını farkedene zor,hayat farklılığını kabullenmeyene zor...
nokta.